Türk Ceza Hukukunda Çocukların Cinsel İstismarı Suçu

Anasayfa | Makaleler
Türk Ceza Hukukunda Çocukların Cinsel İstismarı Suçu

Türk Ceza Hukukunda Çocukların Cinsel İstismarı Suçu

Giriş

Çocukların cinsel istismarı suçu, Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) "Kişilere Karşı Suçlar" başlığı altında, "Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar" bölümünde, 103. maddede düzenlenmiş olup, toplumsal ve bireysel açıdan son derece hassas ve ağır sonuçları olan bir suç tipidir. Çocukların fiziksel bütünlüklerinin bozulmasının yanı sıra, sağlıklı gelişimlerinin engellenmesi ve eğitim haklarından mahrum kalmaları gibi telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabilmektedir. Çocukların savunmasız ve korunmasız doğası gereği, kanun koyucu bu alanda özel ve koruyucu düzenlemeler yapma ihtiyacı duymuştur. Bu makale, çocukların cinsel istismarı suçunu, hukuki menfaatleri, unsurları, Eski Türk Ceza Kanunu (ETCK) ile farklılıkları, mağdurun yaşına göre yapılan ayrımları, hukuka uygunluk nedenleri, özel görünüş biçimleri ve muhakeme süreçleri gibi çeşitli açılardan inceleyerek, konu hakkında kapsamlı bir hukuki bakış açısı sunmayı amaçlamaktadır.

1. Temel Kavramlar ve Tarihsel Arka Plan

Çocukların cinsel istismarı suçunu anlamak için öncelikle "çocuk" ve "istismar" kavramlarının hukuki ve genel tanımlarına bakmak gerekmektedir.

1.1. Çocuk ve İstismar Tanımları

Türk Dil Kurumu'na göre "çocuk", "Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız; yavru, bala, uşak, velet" olarak tanımlanmıştır. Hukuki açıdan ise 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.6/1-b bendine göre "çocuk deyiminden; henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişi" anlaşılır. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi de benzer şekilde, aksi belirtilmedikçe on sekiz yaşını doldurmamış her insanı çocuk kabul eder.

"İstismar" kavramı ise TDK'ya göre "birinin iyi niyetini kötüye kullanma, sömürme" olarak ifade edilir. Çocuk istismarı; fiziksel istismar, emeğin istismarı, cinsel istismar ve duygusal istismar gibi farklı türleri barındırır. İstismar yalnızca cinsel amaçlarla kullanmayı değil, aynı zamanda bu tarz bir istismarı teşvik etmeyi, görmezden gelmeyi veya menfaat elde etmeyi de kapsar. Yetişkin birinin çocuklara cinsel ilgi duyması durumu "pedofili" olarak tanımlansa da, her çocuk istismarı faili pedofil değildir; ancak pedofili, çocukların cinsel istismarı suçu ile yakından ilişkilidir.

1.2. Hukuki Düzenlemelerin Gelişimi

Çocukların cinsel yönden korunması, 1900'lerin başında çocukların fuhuş pazarlarında satılmasına yönelik tedbirlerle başlamıştır. 765 sayılı Eski Türk Ceza Kanunu (ETCK) döneminde cinsel suçlar, "Adabı Umumiye ve Nizamı Aile Aleyhinde Cürümler" başlığı altında düzenlenmiştir. ETCK'da "çocukların cinsel istismarı" terimi yerine, nitelikli hali için "ırza geçme", basit hali için "ırza tasaddi" ve "sarkıntılık" suçları ayrı başlıklar altında yer almıştır. ETCK'daki "ırza geçme" suçunun faili sadece erkekler olabilirken , 5237 sayılı TCK ile bu cinsiyetçi bakış açısı terk edilerek, failin herkes olabildiği "çocukların cinsel istismarı" suçu düzenlenmiştir. Ancak, TCK'da "vücuda organ veya sair cisim sokulması" hali nitelikli hal olarak düzenlenirken, "sokturma" eyleminin nitelikli hali oluşturmaması, eski ahlakçı bakış açısının izlerini taşıdığı şeklinde yorumlanmıştır. Ayrıca, "mağdurenin fuhşu meslek edinen kimse olması halinde" suçun hafifletici nedeni olacağına ilişkin çağdışı düzenleme 1990 yılında kaldırılmıştır. 5237 sayılı TCK'nın 103. maddesiyle cezalandırılmak istenen cinsel davranışın "cinsel saldırı" değil, "cinsel istismar" olduğu açıktır.

2. Çocukların Cinsel İstismarı Suçunun Hukuki Değeri ve Konusu

2.1. Korunan Hukuki Değer

Çocukların cinsel istismarı suçu, TCK'da "cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar" bölümünde yer almaktadır. Öğretide, bu suçla korunan hukuki yarara ilişkin farklı görüşler bulunmaktadır. Bir görüşe göre, çocuğun dış etkenlerden korunarak cinsel gelişiminin tamamlanması ve cinsel tasarrufta bulunma imkanına sahip olması, çocuğun cinsel özgürlüğünü oluşturduğundan, korunan hukuki değer çocukların cinsel özgürlüğüdür. Diğer bir görüş ise, cinsel suçlar bakımından korunan hukuki değerin "cinsel dokunulmazlık" olduğunu savunur. Bunun nedeni, kişilerin cinsel arzularını tatmin etmek amacıyla başkalarının vücut dokunulmazlıklarını ihlal edemeyecek olmasıdır.

Hukuk sistemimizde cinsel suçlar, her ne kadar cinsel dokunulmazlık adı altında düzenlense de, ataerkil topluluklardaki cinsellik hassasiyeti ve cinselliğin konuşulmasının ayıp veya tabu olarak algılanması nedeniyle hala genel ahlakın etkisi altındadır. Oysaki çocukların cinsel istismarı ile korunması gereken hukuki değer; "çocuğun beden bütünlüğü", çocuğun cinsel geleceğini tayin hakkı, "sağlıklı gelişim hakkı" ve dolaylı olarak "eğitim hakkı" gibi birçok hakkı kapsamaktadır. Bu tür suçlar sonucunda çocukların üreme organlarının zarar görmesi, cinsellikten soğumaları, insanlara güvenlerinin kırılması, kürtaja zorlanmaları, istenmeyen bir çocuğu dünyaya getirmek zorunda kalmaları ve eğitim haklarından mahrum kalmaları gibi durumlar, çocukların sağlıklı gelişim haklarını ciddi şekilde zedelemektedir. Ancak unutmamak gerekir ki, failin gerçekleştirdiği bir davranış nedeniyle bir çocuğun insan onurunun zedelenmesi veya değersiz olması mümkün değildir. Çocuklar her zaman geleceğimiz ve korunması gereken değerlerimizdir.

2.2. Suçun Konusu

Suçun konusu, ceza kanunları ile düzenlenen hukuka aykırı tipik eylemin üzerinde gerçekleştirildiği eşya ya da kişiyi ifade eder. Çocukların cinsel istismarı suçunun konusu

çocuk bedenidir. Çocuk bedeni kavramı, sadece cinsel bölgeleri değil, bir bütün olarak çocuğun tüm vücudunu kapsar.

3. Çocukların Cinsel İstismarı Suçunun Maddi Unsurları

3.1. Mağdur

Çocukların cinsel istismarı suçunun mağduru yalnızca çocuklar olabilir; on sekiz yaşını doldurmuş birinin bu suçun mağduru olması mümkün değildir. Kanun koyucu, mağdurun yaşına göre farklı cezai düzenlemeler yapmıştır. Özellikle on iki yaşını tamamlamış mağdurlara karşı işlenmesi durumunda daha yüksek ceza öngörülmüştür.

On beş yaşını doldurmamış çocuklar ile on beş yaşını doldurmuş ancak fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya idrak edemeyen çocuklar, cinsel özgürlükleri konusunda hiçbir şekilde tasarrufta bulunamazlar. "Fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamama nedenleri genel hükümler uyarınca yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağırlık ve dilsizlik" olarak anlaşılmalıdır. Fiilin önemli veya önemsiz olduğunu anlamak ile cinsel eylemin anlamını ve neticelerini anlamak aynı şeyler değildir; cinsel eylemin anlamını ve neticelerini anlaması yeterlidir.

Öğretide, on beş-on sekiz yaş grubundaki mağdur çocukların "fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneklerinin" olup olmadığının araştırılması gerekip gerekmediği tartışmalıdır. Bir görüşe göre, bu yaş grubundaki çocuklar için araştırma zorunlu değildir. Diğer bir görüş ise, bu yeteneğin var olup olmadığına dair bir değerlendirme yapılmasının zorunlu olduğunu savunur. Mağdurun yaşının on beş-on sekiz arasında olması durumunda, fiilin anlam ve neticelerini idrak yeteneklerinin gelişip gelişmediğine dair değerlendirme yapılmasının yargılamayı uzatacağı düşünüldüğünden, araştırma yapılmasının zorunlu olmadığı kanaati de mevcuttur.

Evli olan on sekiz yaşını doldurmamış mağdurlara karşı gerçekleştirilen rıza dışı cinsel davranışların hangi suçu oluşturduğu da tartışma konusudur. Bir görüş, rıza dışı cinsel davranışı gerçekleştiren failin mağdurun eşi olması halinde, mağdur olan çocuk yetişkin statüsünde kabul edilerek cinsel saldırı suçunun oluşacağını savunurken , diğer bir görüş çocukların cinsel istismarı suçunda yaşın esas alınması gerektiğinden, evli dahi olsa eşinden gelecek rıza dışı cinsel davranışların cinsel istismar olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunur. 1982 Anayasası'nın m.90/5 hükmü ve çocuğun üstün yararı ilkesi göz önüne alındığında, on sekiz yaşını doldurmayan mağdura karşı eşi tarafından rıza dışı cinsel davranışın gerçekleştirilmesi durumunda çocukların cinsel istismarı suçunun mağduru olması gerektiği düşünülmektedir.

Failin mağdurun yaşı konusunda hataya düşmesi halinde, koşullarının oluşması durumunda hata hükümlerinden yararlanması mümkündür. Örneğin, mağdurun nüfus kayıtlarına göre reşit olması ancak gerçekte reşit olmadığının sonradan ortaya çıkması durumunda, fail TCK m.30/1'e göre bu yanılgıdan yararlanabilir. Yargıtay da bu durumu kabul etmektedir. Ancak, hatanın geniş yorumlanması resmi olmayan evliliklere yol açabileceğinden, yargılama aşamasında dikkatle ele alınmalıdır. Failin mağdurun yaşının küçük olduğunu bilmesine rağmen cinsel olarak olgun zannettiğini beyan etmesi durumunda ise hataya düşüldüğünden bahsedilemez.

3.2. Fiil (Cinsel Davranış)

Kanun koyucu, çocukların cinsel istismarı suçunda hareketi düzenlerken mağdurlar bakımından yaptığı ayrımları incelemiş ve TCK m.103/1-b grubundaki çocuklar bakımından suçu oluşturan unsurları ele almıştır. Cinsel istismar suçundan bahsedebilmek için mağdura yönelik gerçekleştirilen cinsel davranışın temas içermesi zorunluluğu incelenmektedir.

3.3. Cebrin, Tehdidin ve Hilenin Rolü

Suçun işlenmesinde cebir, tehdit ve hile gibi unsurlar da rol oynayabilir:

  • Cebir: Mevcut zorlama anlamına gelir.
  • Tehdit: Geleceğe yönelik ciddi tehlikeleri ifade eder.
  • Hile: Aldatıcı davranışlarla iradenin sakatlanması anlamına gelir.

Kanun koyucu iradeyi etkileyen başkaca neden ifadesini kullansa da, bu kavramın belirsiz olması nedeniyle kanunilik ilkesine aykırılığı hususu ele alınmıştır.

4. Manevi Unsur ve Hukuka Uygunluk Nedenleri

4.1. Manevi Unsur (Kast)

Çocukların cinsel istismarı suçu, hangi kast türüyle işlenebileceği ve olası kastla işlenip işlenemeyeceği açısından değerlendirilmektedir.

4.2. Hukuka Uygunluk Nedenleri ve Rıza Kavramı

Çocukların cinsel istismarı suçu bakımından hukuka aykırılığı kaldıran hukuka uygunluk nedenleri kural olarak özel bir nitelik taşımaz ve koşullarının oluşması durumunda uygulanabilir.

Rıza kavramı bakımındaysa öğretide, rızanın hukuka uygunluk nedeni mi yoksa tipikliğe ait bir unsur mu olduğu yönünde tartışmalar mevcuttur. Ancak, çocukların cinsel istismarı suçunda mağdurun rızasının olması kural olarak eylemi hukuka uygun hale getirmeyecek olup, koşulları oluşması durumunda "reşit olmayanla cinsel ilişki" suçu gündeme gelecektir.

5. Suçun Nitelikli ve Hafif Halleri

5.1. Nitelikli Haller

Çocukların cinsel istismarı suçunda mağdurun vücuduna organ veya sair cisim sokulması durumu, suçun nitelikli halini oluşturur. Hangi organ veya cisimlerin hangi organlara sokulması durumunda bu nitelikli halin oluşacağı tartışılmış, organ sokturmanın kanundaki düzenleme nedeniyle nitelikli hali oluşturmayacağına değinilmiştir.

Suçun ağırlaştırıcı nedenleri, çocuğun savunmasızlığını kolayca kıracak güvene, failin sıfatına bağlı nedenlere ve neticesi sebebiyle ağırlaştırıcı nedenlere göre incelenmiştir. Kanunla düzenlenmesi gereken ağırlaştırıcı nedenlere ilişkin açıklamalar da yapılmıştır.

5.2. Hafif Hali (Sarkıntılık)

Çocukların cinsel istismarı suçunun hafif hali olan sarkıntılık halini oluşturan davranışlar da incelenmiştir.

6. Suçun Özel Görünüş Biçimleri ve Muhakeme

Çocukların cinsel istismarı suçu bakımından, suçun özel görünüş biçimlerinden

teşebbüs, gönüllü vazgeçme, iştirak ve içtima kurumları incelenmiş olup, bu kurumların uygulanması mümkündür.

Çalışmada ayrıca, çocukların cinsel istismarı suçu ile vücut dokunulmazlığına karşı suçlar başlığında düzenlenen kasten yaralama suçu ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar başlığında düzenlenen cinsel saldırı, reşit olmayanla cinsel ilişki ve cinsel taciz suçları incelenmiş, bu suçlar arasındaki benzerlikler ve farklılıklar değerlendirilmiştir.

Çocukların cinsel istismarı suçu yönünden zamanaşımı kurumu da incelenmiştir. Yetkili ve görevli mahkeme ilgili kanun uyarınca belirtilmiş ve kanun ile uygulama arasındaki fark analiz edilmiştir. Muhakeme bölümünde, çocukların cinsel istismarı suçunun kural olarak re'sen soruşturulup kovuşturulan bir suç olduğu belirtilmiştir. Ancak, failin çocuk olması durumunda çocukların cinsel istismarı suçunun sarkıntılık suretiyle gerçekleşmesi halinde suçun şikâyete tabi olduğu ve şikâyet hakkının kimlere ait olduğu açıklanmıştır.

Sonuç

Çocukların cinsel istismarı suçu, Türk Ceza Kanunu'nda titizlikle düzenlenmiş, birden fazla hukuki değeri koruyan ve toplumsal vicdanı derinden etkileyen önemli bir suç tipidir. Bu suçla mücadelede, hem yasal düzenlemelerin etkin bir şekilde uygulanması hem de toplumsal farkındalığın artırılması elzemdir. Çocukların savunmasızlığı ve korunmasızlığı göz önüne alındığında, onlara yönelik her türlü cinsel istismar eylemi karşısında hukukun en güçlü şekilde devreye girmesi gerekmektedir. Makalede ele alınan kavramlar, unsurlar ve uygulama detayları, bu suçun önlenmesi ve faillerin adil bir şekilde yargılanması için hukuki zeminin anlaşılmasına katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Her çocuğun güvenli bir ortamda büyüme, sağlıklı gelişme ve eğitim alma hakkı vardır ve bu hakların korunması, tüm toplumun ortak sorumluluğudur.

0 Yorum

Yorum Bırak

Abone Ol!

Bizden haberdar olmak için bültenimize abone olun.

© 2025 Av. Sinan Akalın Tüm Hakları Saklıdır.
AYZ Bilgisayar ve Yazılım tarafından geliştirilmiştir.